Uzun Yolculuğun Sonu: Issız

-
Aa
+
a
a
a

Müzik ne zamandan beri hayatınızda yer alıyor?

 

Aslında, müzik hayatımda kendimi bildim bileli var. Ailemin birçok ferdi müzik dinler, çalar, söyler. Ama sistemli olarak ilgilenmeye mandolin çalarak başladım. Ancak, okulda değil, babamdan öğrendim. O da halkevlerinde öğrenmiş. Lisede halk müziği korosundaydım. Boğaziçi Üniversitesi'nde ise müzik ve tiyatro kulüplerinde aktif olarak müzikle ilgilendim. Ayrıca, kısa süreler Jirayr Arslan'dan solfej-armoni, Nilgün Onat'tan şan dersleri aldım. Alaylı sayılabilirim yani.

 

Bugüne kadar hangi gruplarla/müzisyenlerle çalıştınız? Hangi proje sizin için daha önemliydi?

 

Çok sayıda grup ve müzisyenle çalıştım. İçinde yer aldığım ilk profesyonel grup İstanbul Gelişim Orkestrası aslında. Bu dönemde, Jeyan Erpi ve Nükhet Aruca ile birlikte Garo Mafyan, Attila Özdemiroğlu, Onno Tunç, Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Fuat Güner, Özkan Uğur gibi önemli isimlerle çalıştık. Daha sonra farklı bir çizgiye oturdu çalışmalarım. Mozaik, Pervane, Bir Balkan Yolculuğu, Klez-Mez, kurucuları arasında yer aldığım iki grup. Bir Balkan Yolculuğu'nu Muammer Ketencoğlu, Brenna MacCrimmon ve Cevdet Erek ile kurduk. Brenna ve Cevdet ayrıldıktan sonra Rahmi Göçmen ile, birkaç yıl önce yitirdiğimiz Aytunç Matracı gruba katıldı. Bu grupla Ayde Mori ve Balkan Yolculuğu adlarında çok özel iki albüm kaydettik. Ayrıca, bir rock grubu olan Kumdan Kaleler'de ve bir dönem, Türkiye'de konuşulan dillerde şarkılar söyleyen Üç Kadın projesinin de içinde yer aldım. İki albümlerine konuk olduğum Ezginin Günlüğü ise kişisel tarihim için çok önemli gruplardan oldu. Ayşe Tütüncü, Yeni Türkü, Bulutsuzluk Özlemi, Cengiz Onural, Serdar Ateşer, Tanju Duru, Cüneyt Duru, Nekropsi, Akın Eldes, Göksel Baktagir, Yurdal Tokcan, İstanbul Sazendeleri, Trance İstanbul Quartet, İpek Altınel, Baba Zula, Tugay Başar, Orhan Osman, Lüleburgaz Trockya Blues, İzzet Kızıl, Serdar Pazarcıoğlu, Onok Bozkurt, Sıla Gerbağa, Dost Kip, Sayat Arslanlıoğlu, Mikail Yakut, Tolga Yenilmez, Yinon Muallem (İsrail), Hadass Pal Yarden, (İsrail), Ruth Yaakov (İsrail), Yiorgos Kaloudis (Yunanistan), Natalia Mann (Yeni Zelanda), Ruth Hill (Yunanistan), Grup Yorum, Nedim Nalbantoğlu, Arslan Hazreti (Azerbaycan), albümlerinde ve projelerinde yer aldığım, birlikte çalıp söylediğim grup ve sanatçılardan bazıları. Göksel Baktagir ile çalışmalarımız daha sonra Yeryüzünün Nefesi ve Furtuna gibi farklı projelerde sürdü. Yine, konuk sanatçı olarak katıldığım Tekfen Filarmoni Orkestrası ise, 23 ülkenin sanatçılarından oluşan ve uluslar arasında dostluk köprüleri kurmayı amaçlayan bir diğer değerli oluşum.

 

Sonbahar filminin müziklerini de yaptınız. Filmin müziklerini yapmaya nasıl dahil oldunuz?

 

Karadeniz kültürü ve müziği konusunda son derece ciddi bir araştırmacı ve icracı olan Ayşenur Kolivar, zaten Özcan Alper ile filmdeki ağıt sahnesi için ortak çalışmıştı. Özcan kendisinden müzikle ilgilenmesini de isteyince, aklına, müzikal açıdan iyi anlaştığımızdan olacak, ben gelmişim; bir de Gürcü müziği yapan Kafdağı grubundan Onok. Onok ile ikimiz ayrıca farklı halk müzikleri çalıp söylüyoruz. Sonra, Ukraynalı arkadaşımız Yuriy'nin de ekibin içinde olması gerektiğini düşündük. O da çok iyi bir müzisyen ve kendi stüdyosunda çok titiz kayıtlar yapıyor. Tabii, Özcan Alper'in ne istediğini çok iyi bilen bir yönetmen olması işimizi çok kolaylaştırdı. Yoksa çok kısa sürede ve küçük bir bütçeyle, üstelik ilk film müziğini yapan bir ekip olarak bu kadar sevilen, hatta ödüle layık görülen bir iş çıkarmamız kolay olmazdı.  En büyük ödül, tabii ki, bu kadar güzel bir filme katkıda bulunabilme şansına erişmiş olmak.

 

Issız; sizin müzikal kariyerinizdeki ilk kişisel albüm. Bu süreç nasıl oluştu? Kimlerle çalıştınız?

 

Aslında çok eskiye dayanan bir hikâye bu. 90'ların başında Ayşe Tütüncü ile bir "Sumru" projesi yapmaya başlamış, ama sonra çeşitli nedenlerden projeyi rafa kaldırmıştık. Tanju, birçok sıradışı albümün kaydedildiği DuruKayıt stüdyosunda yaptığımız Ayde Mori kaydını bitirdikten sonra, tekrar projeyi kaydetmemizi önerdiğinde, 2000'lerin başına gelmiştik. İkimizin yoğun çalışma temposundan arta kalan zamanlarda, ince ince düşünerek; ortaya çıkan müziği seven dostlarımızın da ses vermesiyle albümü tamamladık. Bestelerin ikisi ve sözlerin bir bölümü bana ait albümde. Tanju albümde çalmaktan başka, tüm kayıtları, düzenlemeleri, miksleri yaptı ve iki de beste verdi. Diğer besteler Özgür Salıcı, Ayşe Tütüncü, Serdar Ateşer ve Bülent Somay'a ait. Sözlerde ayrıca Meltem Ahıska, Murathan Mungan ve Mehmet Güreli'nin imzaları var. Çalan dostlarımız ise, Erkan Oğur, Yurdal Tokcan, İlkin Deniz, Turgut Alp Bekoğlu, Cem Aksel, Akın Eldes, Ayşe Tütüncü, Yahya Dai, Yinon Muallem, Serdar Gönenç, Ercan Irmak, Tolga Yenilmez, Patrick Chartol, Özgür Salıcı.

 

 

Tanju Duru, bugüne kadarki müzikal yaşamınızda hep yanınızda olan önemli bir müzisyendi. Onu kaybettikten sonra neler hissettiniz? Çalışmaya devam etmek istemediğiniz oldu mu?

 

Bu hayatın acı şakalarından biri oldu benim için. Çok sevdiğiniz birini yitiriyorsunuz her şeyden önce. Dünya bir kez daha yıkılıyor başınıza. Tabii ki, gözümün albümü filan görmediği bir dönem oldu. Sanki her şeyi olduğu gibi bırakmak gerekiyordu. Sonra, biraz da Tanju'nun dostları sayesinde, bunun ondan kalan ve duyulmayı bekleyen belki de son iş olduğu dank eti kafama. Tanju albümü neredeyse bitirmişti. Cüneyt Duru, Ayşe Tütüncü, Akın Eldes'in özenli dinlemeleri ve müzisyen-ton mayster dostumuz Emir Ersoy'un özverili çalışmasıyla eksik kalan işleri tamamladık. Tabii, başta Hasan Saltık ve Ulaş Özdemir olmak üzere, Kalan'daki dostlarımız da çok destek oldular. Sevgili kardeşim Nazım Ulusoy albümün ruhuna uygun keyifli bir görsel tasarım yaptı. Bu arada tam beş ay geçmişti Tanju'yu kaybetmemizin üzerinden. Bu, çok uzun zaman beklediğimiz bu doğuma, tüm kederimize rağmen sevinebilmek için biraz zaman kazandırdı belki de bize... Ama, yine de, bu sevincin çok buruk bir sevinç olduğunu söylemeliyim. Çok güzel yorumlar alıyorum ve bunları her fırsatta albüme katkısı olan dostlarımızla paylaşmaya çalışıyorum. Keşke, Tanju da duyabilseydi.. İşte buna da çok hayıflanıyorum.

 

Issız'daki şarkıların albüme dâhil oluşundan bahsedebilir misiniz? Mehmet Güreli, Bülent Somay, Murathan Mungan gibi isimler görüyoruz...

 

Beyaz Gece, Tanju'nun Ezginin Günlüğü'nde yaptığı bir enstrümantal parçayı temel alıyor. Bu çok sevdiğim parçaya Mehmet Güreli dostumuz söz yazmıştı; ta 20 yıl kadar önce. Bülent Somay ile Meltem Ahıska'nın Sappho ile Konuşma'sı ise Mozaik'in "Çook Alametler Belirdi" albümünde seslendirdiğim bir şarkıydı. Issız'da, başka bir düzenlemeyle tekrar seslendirmek istedim. Murathan Mungan'ın Güz Defteri, Serdar Ateşer'in çok önceleri bestelediği bir şarkıydı. Son bir parça ararken, Serdar'ın hatırlatmasıyla albüme girdi; en son kayıt budur. Eylül 2008'de canlı kaydettik şarkıyı. İyi ki de almışız albüme. Terk Edilmiş Kent, yine sevgili Ayşe ile 90'larda yaptığımız ilk şarkılardan. Toprak ve Issız benim son yıllardaki şarkı denemelerim. Biraz karanlık zamanlardaki ışık arayışlarım denebilir belki de bunlara. Albümdeki diğer canlı kayıt ise, Gecesefası. Bunu Özgür Salıcı besteledi, ben de sözlerini yazdım. Özgür'ü çocukluğundan beri tanıyorum. İlk kontrbas kaydını da Ayde Mori'de yapmıştı sanırım. Genç dostumun bestesini seslendirmek ayrı bir keyif oldu benim için. Öyle Açtım ki, yine projenin ilk bestelerinden. Aslında çocuklar için karaladığım bir şiir denemesini Tanju çok sevip bestelemişti. Albümün belki de en sevinçli parçası bu oldu.

 

Issız'dan sonra yeni bir albüm projeniz var mı?

 

Şimdi öncelikle albümün çalınabilir olması için çalışıyoruz. Bu ağırlıklı olarak bir stüdyo projesi olarak hazırlandığından, farklı bir yaklaşımla tekrar ele almamız gerekiyor. Onun dışında aklımda bir takım albüm projeleri var tabii. Ama henüz paylaşabileceğim kadar net değil.

 

İstanbul'da sizi nerede dinleme şansımız var? İstanbul dışında konserlere gidecek misiniz?

 

Issız projesinden bahsediyorsak, her yerde çalabilmek isterim. Şimdiye kadar, içinde yer aldığım projelerle hem İstanbul içinde hem de Hakkâri'den Edirne'ye kadar birçok kentimizde, hem de çok sayıda ülkede konserler verdim. Issız ile de birçok konser verebiliriz umarım. Henüz kesinleşmemiş farklı teklifler üzerinde çalışmaktayız. Onun dışında, İstanbul Kadıköy'de Gitarcafe adlı sıradışı bir müzik mekânının müzik organizasyonlarını yapıyorum ve burada zaman zaman farklı projelerimle konser veriyorum ya da arkadaşlarımın projelerine konuk oluyorum. Konser duyuruları için myspace.com/sumruagiryuruyen adresime bakabilirsiniz.